Bu bölümde dış sesleri, atıp tutmaları, hariçten okunan gazelleri kapatıyoruz. LGBTİ+’ların hikayelerine, yazınına; yargılamadan, fobilerden, ‘‘ahlak’’ derslerinden uzak anlatılara kulak veriyoruz.
Yalnızlık Kuyusu, Radclyffe Hall (İlk baskı 1928 – Çevirisi: 2023)
Roman
Tanıtım metninden: Yazar Radclyffe Hall dönemine damga vurmuş, ardında izler bırakmış önemli bir kadın. Aynı zamanda da bir şair. Radclyffe Hall’un dilimize Yalnızlık Kuyusu olarak çevrilen Well of Loneliness adlı çığır açan bu kitabı, dünya lezbiyen edebiyatının öncüsü ve dünyadaki en çok satan, okunan ve tanınan lezbiyen roman olarak kabul ediliyor. Birçok dile çevrilen Yalnızlık Kuyusu, İngiltere’de yayınlandıktan hemen sonra 1928’de yasaklandı. Kitap bir süre sonra Fransa ve ABD’de yayınlanmasının ardından ünlendi ve pek çok dile çevrildi.
Klasik edebiyat ekolünün başarılı bir örneği olan roman; uzun cümleleri, kahramanların psikolojik tahlilleri ve doğa betimlemeleri ile de döneminin üslup özelliklerini taşıyor. Büyük ölçüde otobiyografik ögelere sahip olan eser, yazıldığı dönemin eşcinsellik kavramına bakışını yansıtması açısından okura önemli doneler sunuyor. Kadın olmak tek başına toplumsal bir baskıya maruz kalmak için yeterliyken bir de eşcinsel bir kadın olarak var olma çabasının tüm zorluklarını gözler önüne seriyor.
Roza Hakmen’in olağanüstü çevirisi ile bu eseri dilimize ve siz okurlarımıza kazandırmaktan mutluluk duyuyoruz.
“Kendini ortaya koymaya utananlara, huzur içinde yaşayabilmek için gizlenenlere gelince, akıllı olanlarından nefret ediyordu; onların hem kendilerine hem soydaşlarına ihanet ettiğini söylüyordu ısrarla. Aklın birçok kez eşcinsellikle bir arada olduğunu toplum ne kadar çabuk anlarsa yasağı da o kadar çabuk kaldırmak zorunda kalacak ve baskı o kadar çabuk sona erecekti. Baskı daima korkunç bir şeydi, korkunç düşünceler üretirdi ve bu tür düşünceler tehlikeliydi.”
Editörün notu: Yazarın hayatıyla yakın ilişkide bir roman Yalnızlık Kuyusu. Tanıtımda yalnızca leybiyenlik kullanılmış ancak içine dalınca trans erkeklik üzerine de çok şey (belki de lezbiyenlikten daha fazla) söyleyen bir roman olduğunu anlıyorsunuz. Öyle detaylar var ki romanda lubunya bir çocuğun yaşadıklarını, büyüme sancılarını kaynağından dinlediğinize çabucak ikna oluyorsunuz. Ayrıca normal zamanda ötekileştirilen lubunyaların savaş döneminde devlet tarafından nasıl kullanıldığına da şahit oluyorsunuz.
Sahi Adım Neydi, Polat Özlüoğlu (2023)
Öykü
Tanıtım metninden: Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar kitabıyla 2023 Fakir Baykurt Öykü Ödülü’ne layık görülen Polat Özlüoğlu’nun beşinci öykü toplamı: Sahi Adım Neydi.
Terk edişler, bitmeyen özlemler, dipdiri yalnızlıklar, ölümlü aşklar… Beklediği uğruna saçlarına kıyanların, balkonları kurtuluş bilenlerin, kayıp defteri tutan otellerde yitenlerin, trenlerle uçsuz bozkırlara sürülmüşlerin “yaşamasız” hikâyeleri. Polat Özlüoğlu, acıyla baş edemeyen, herkesçe itilip kakılan, sorunlu erkekliğin zulmüyle bir başına kalmış kadınları ve ötede tutulan cinsel kimlikleri merkeze alıyor öykülerinde. Kalemine eşlik eden şiirler ve şarkılar, okuyanların çoğunun adını sığdıracağı; yakın tarihle, iyileşmek bilmeyen yaralarla örülü, nostaljik bir salıncak kuruyor. Hiç yara almadan aynadan geçememişlerin sallandığı bir salıncak.
“O geceden sonra bir daha gündüz olmadı. Bir daha kimse eve hoş gelmedi. Bir daha güneş düşmedi üstüme. Şehirdeki bütün suratlar lekelendi, kirlendi. Yüzlerine baktıkça bulandı içim. Nasıl sığamadıysak şu siyah beyaz dünyaya, anlamadım. Kıyafetlerini sakladım. Arada çıkarıp sarıldım, kokladım. Bavulunu atmadım. Ayakkabılarını kapının önüne bırakmadım. Alıp götürsün istemedim kimse. Dursun, belki gelir giyer, dedim bir gece.”
Editörün notu: Sahi Adım Neydi’deki öyküler eski usul yazılmış: karakterler arası sahici ilişkiler, bu ilişkilerdeki gerçekçi detaylarla bir anda öykülerin içinde buluyorsunuz kendinizi. Trans karakterler anlatılırken bazı noktaların anlatının heyecanına ve yazarın cis-gender bakışına kurban gittiğini düşünsem de genel olarak aklınızdan çıkmayacak; diliyle, söyledikleriyle, ritmiyle hafızanıza kazınacak öyküler var bu kitapta.
Recep Maraşlı, Bir Köroğlu Bir Ayvaz – Sıradışı Bir Aşk Öyküsü
İnceleme
Tanıtım metninden: Recep Maraşlı, Bir Köroğlu Bir Ayvaz’da, destanın muhtelif anlatımlarında, hem Köroğlu hakkında, hem Köroğlu Ayvaz ilişkisi hakkında çizilen resimlerin çok katlı bir okumasını yapıyor.
“Doğu ozanlarının dilinden düşmeyen bu ‘32 kısım tekmili birden’ kahramanlık destanının iki kahramanı arasındaki ilişki; sadece iki yiğit cengâver arasındaki silah arkadaşlığı mıydı, sırdaşlık ve yıkılmaz bir dostluk muydu; yoksa Köroğlu’nun delidolu yaşamı gibi delicesine bir tutku, bir erkek aşkı mı?”
Recep Maraşlı, Bir Köroğlu Bir Ayvaz’da, destanın muhtelif anlatımlarında, hem Köroğlu hakkında, hem Köroğlu Ayvaz ilişkisi hakkında çizilen resimlerin çok katlı bir okumasını yapıyor.
16. yüzyılda yaşamış gerçek bir kişilik olan Köroğlu nasıl destan kahramanına dönüştü? Destanların, rivayetlerin anlattığı Köroğlu “kim”di? Bir Celâlî mi; zenginden alıp yoksula veren bir “sosyal eşkıya” mı? Yoksa yüksek otoriteyle alıp vereceği olmayan “normal” bir “haydut” mu? Ve Ayvaz “kim”di? Oğul mu, sevgili mi? Bu aşk nasıl tasvir edildi, nasıl güzellemeler yapıldı ve bu anlatılar zamanla nasıl “heteronormatif” onarımlardan geçti?
Bir Köroğlu Bir Ayvaz’da, halk edebiyatındaki zengin Köroğlu literatürünün ve Köroğlu imgesinin popüler siyasi tahayyüldeki kullanımlarının zengin bir dökümünü de buluyoruz.
“sıra dışı bir aşk öyküsü”nün izini sürüyor.
Editörün notu: Eşcinsel anlatının divan edebiyatından sistematik olarak nasıl silinmeye çalışıldığına aşinayız. Bu incelemede de aynı homofobik yaklaşımın halk edebiyatındaki izi sürülüyor. Efsanenin farklı anlatımlarında Köroğlu’yla Ayvaz arasındaki ilişkinin nasıl eğilip büküldüğünü anlatıyor yazar. Bunu yaparken de bu ilişkinin gerçeğe yakın, efsanenin kaynağındaki halinin bir portresini çiziyor.